Sağlıklı bireyde pankreas, glikoz seviyesi 85 mg/dl'nin altına düştüğünde insulin salgılamayı durdurur. Oysa orta yaşlıların çoğunda açlık kan şekeri 90 mg/dl'nin üzerindedir, yani açlık halinde dahi pankreas insulin salgılamayı sürdürmektedir.
Kavram kargaşasının çok sık yaşandığı konulardan bir tanesi de kan şekeri ölçümleridir. Şöyle ki diyabet eğilimi olan insanların tespit edilmesi amacıyla kullanılan testler ne yazık ki meslektaşlarımız tarafından yanlış isteniyor ve/veya eksik ve yanlış yorumlanıyor. Açlık kan şekeri ölçümleri çok önemli olmakla birlikte tek başlarına diyabet eğilimini teşhis etmede yetersiz kalırlar. İdeal olan açlık kan şekeri ile birlikte açlık insülini değerinin de bilinmesi ve bu sayede insülin direnci mevcudiyetinin tespiti ve reaktif hipoglisemiden şüphelenilen olgularda da 5 saatlik oral glükoz tolerans testi uygulanmasıdır. Bir çok hastane ve laboratuvarda rutin tarama amaçlı istenilen açlık-tokluk kan şekeri ölçümleri, açlık kan şekeri-HbA1c ölçümleri ve 2 ya da 3 saatlik oral glikoz tolerans testlerinin pratikte hiçbir anlamı ve değeri yoktur. HbA1c Diyabetik hastaların tedavi süresince kan şekerlerinin kontrollü seyredip seyretmediğinin tespit edilmesi ve tedavilerinin kan şekerini daha iyi kontrol edecek şekilde düzenlenmesi amacıyla ölçülür, yoksa bir hastanın diyabet olup olmadığını tespit amacıyla değil. 2 veya 3 saatlik oral glükoz tolerans testiyle reaktif hipoglisemileri teşhis etmek mümkün değildir, çünkü reaktif hipoglisemiler genellikle yüklemenin 3. saatinden itibaren ortaya çıkarlar. Tokluk kan şekeri ölçümleri ise tamamen gereksiz ve anlamsızdır.
Bir insanın kan şekeri sonuçları doğru bir şekilde değerlendirilmeden beslenme planının oluşturulması olanaksızdır. Kan şekeri regülasyonu için günlük beslenme planını 6-7 öğün olarak düzenlemek ve meyva tüketilen ara öğünlerde meyva ile birlikte süt-yoğurt grubu tüketilmesini özendirmek hayati önem taşır. Son dönemde ne yazık ki çoksatar kitapların yazarı bazı meslektaşlarımız kendi klasik tıp eğitimlerine adeta ihanet ederek insanları günde 2 öğün beslenmeye teşvik etmeye başladılar. Günde 2 öğünle hiçbir diyabetik hastanın kan şekerini regüle etmek mümkün değildir, çünkü uzamış açlık diyabetik bir hastanın baş düşmanıdır. Bir dahiliye uzmanı bunun önemini bilmez mi elbette bilir ancak ne yazık ki günümüzde maddi çıkarlar insan hayatının çok önüne geçmiş görünüyor.
Hekimlerin yanılgısı biraz da laboratuvarlarda kan şekeri değerleri için belirlenen normal aralığın çok geniş olmasından kaynaklanır.Günümüzde hala pek çok laboratuvar 65-110 mg/dl referans aralığını kullanıyor.Oysa günümüzde,85 mg üzerindeki açlık kan şekeri değerlerine sahip insanlar prediyabetik kabul edilmekte ve Diyabet (şeker hastalığı)’e karşı acil önlem almaları önerilmektedir. 85 mg/dl'nin niçin referans alınması gerektiğine gelince: Açlık Kan şekeri esasen açlık halinde insülin salgılanmasına neden olmayan seviyede olmalıdır. Açlık Kan Şekeri değeri 85 m/dl üzerinde ölçülen her olguda açlık halinde bile insülin salgılanmaya devam ettiği bilinmektedir. Bu nedenle 85-110 m/dl arasındaki Açlık Kan Şekeri değerleri yabancı literatürde Yüksek Normal (High Normal) kabul edilmektedir.
Glikoz vücudumuzun temel enerji kaynağı olup bütün hücrelerimiz tarafından kullanılır. Glükoz, işlevini pankreas tarafından salgılanan ve insülin denilen bir hormon sayesinde yerine getirir. Hücre zarında insülin reseptörü adı verilen bölgeye bağlanan insülin, glükozun yakıt olarak kullanılmak üzere hücre içine girmesini sağlar. Yeterli glükoz bulunamaması halinde vücudumuz ikincil ve üçüncül enerji kaynaklarına yönelmek zorunda kalır ve sırasıyla hücrelerin, dokuların ve nihayet organların bozulmasına yol açar.
Pek çoğumuz Diyabeti bir insülin yetersizlik problemi gibi değerlendirme eğilimindeyiz. Ancak insülin yetersizlik/yokluğu Tip I Diyabet denilen ve çok genç yaşlarda ortaya çıkan özel bir hastalıktır, virütik bir kökeni vardır ve kesinlikle genetik değildir. Toplumun asıl diyabet riski taşıyan büyük çoğunluğunda ise paradoksal olarak insülin yetersiz olmayıp aksine gereğinden fazla salgılanmaktadır.Bu kişilerde hücre duvarındaki “insülin-insülin reseptörü” ilişkisi yağ dokusu fazlalığı nedeniyle bozulmuş ve ortamda ihtiyaç fazlası insülin bulunmasına rağmen glükoz hücre içine sokulamamaktadır. Bu bozukluğa periferik tipte “İnsülin Direnç Artışı” adı verilir ve tedavi edilmemesi halinde mutlaka Tip II (Erişkin Tip) Diyabetle sonuçlanır.
İnsülin direnci (HOMA Index) nasıl hesaplanır ?
İnsülin direnci (HOMA IR): Açlık kan şekeri (mg/dl) X Açlık insülini (micruU/ml): 405 (işlem sabit değeri) şeklinde hesaplanır. Bu değer normalde 2’nin altında bulunur. 2-2.5 arasındaki değerler Borderline olarak değerlendirilir. 2,5 ve üzerindeki değerler insülin direncinin oluştuğuna işaret eder. 5’in üzerindeki değerlerde kişi diyabetik kabul edilir. Ben kendi deneyimimle 3’ün altındaki değerlerde Metformin tedavisine başlamıyorum.
Yirminci yüzyılın başında ortalama 46 yıl olan insan ömrü, dünya tarihi için çok kısa; neredeyse “bir an” sayılabilecek, bir asırlık bir sürenin sonunda 75 yıla uzadı. Bugün WHO (Dünya Sağlık Örgütü)'nün öngörüsü 2000’li yıllarda doğacak insanların en az yarısının 100 yaşını göreceği şeklindedir.
İnsan ömrünün bu kadar kısa sürede uzamasının en önemli sebebi hiç şüphesiz antibiyotiklerin keşfidir. "Bilim Çağı" olarak adlandırılan 20.yüzyılda tıp teknolojisindeki gelişmeler, modern tedavi yöntemleri ve aşılar da diğer önemli etkenler olarak sayılabilir. Bütün bu gelişmelere rağmen insan vücudu denilen canlı organizmayı 120 yıl hayatta tutabilecek şekilde programlanmış olan beynimiz ne yazık ki ömrümüzün yaklaşık üçte birinin heba olmasını engelleyememektedir.
Bu konuda yapılmakta olan pek çok araştırmanın ortak sonucu kan şekeri düzeyinin yaşam süresini belirleyen en önemli faktör olduğu ve bununla sanılanın aksine kesinlikle Diyabetin (şeker hastalığı) kastedilmediğidir.
Mevcut kriterlere göre açlık kan şekeri 2 ardışık ölçümde 126 mg/dl'nin üzerinde ölçülen bireyler diyabetik kabul edilmektedir. 109-125mg/dl arasındaki değerler Bozulmuş Glükoz Toleransı (potansyel prediabetik) olarak değerlendirilir. Oysa güncel araştırmalardan elde edilen sonuçlara göre: Optimal kan şekeri düzeyleri 85mg/dl’nin altında olmalıdır. 86-100 mg/dl arasındaki değerler “Yüksek Normal” olarak kabul edilmekte ve sağlığı ciddi şekilde tehdit ettiği varsayılmaktadır.
Yaşlanma, vücudun gelişimini engelleyen kümülatif (biriken) zararlara verdiği doğal tepkidir ve fizyolojik işlevlerin tamamını etkiler. Günümüzde hücre seviyesinde yaşlanmayı tetikleyen en önemli unsurların başında kan şekeri yükselmesi olduğu bilinmektedir. Ancak pek çok hekimin atladığı çok önemli bir konu kan şekerinin hangi seviyenin altında komplikasyonlara neden olmadığıdır.
Sağlıklı bireyde pankreas, glükoz seviyesi 85 mg/dl'nin altına düştüğünde insulin salgılamayı durdurur. Oysa orta yaşlıların çoğunda açlık kan şekeri 90 mg/dl'nin üzerindedir, yani açlık halinde dahi pankreas insulin salgılamayı sürdürmektedir.